Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kahküllü kız.

Kahküllü küçük kızı hatırlar mısın? Elindeki şeker'le bize bakıp gülmüştü. Çirkin çocuklar demişti bize. O kızı yıllar sonra tekrar gördüm. Karşı kaldırımda yürürken onu gördüğümde yanına doğru gittim. Rimel'i akmış, belli ki on dakika önce ağlamıştı. Kahküllü saçları hala aynıydı. Gözlerindeki mutluluk yerini hüzne bırakmış bitmişti ve tükenmişti. Hayatında ne iyi gittiyse kaybetmiş, ruhunu belki de şeytana teslim etmişti. ''Merhaba'' dedim. Bana; ''Kim olduğunu biliyorum,beni bu şekilde görmeni istemezdim, bu anı unutsak ve daha sonra karşılassak olur mu?''  dedi. Ben kalakalmıştım. Oysa ki kötü bir niyetim yoktu üzgündü ve sadece çocukken ne kadar aptal olduğumuzdan falan bahsedip onu güldürecektim :) Anlayamamıştım. O kahküllü kızı bir daha görmedim. Seneler sonra öğrendim; kahküllü kız benimle konuştuktan 1 gün sonra intihar etmişti.
En son yayınlar

Köle.

Zor günler yaşadık. Sağ salim kurtulduk aralarından, savaştık. Ellerimiz kan içinde, ruhumuz kapkaranlık bir gökyüzünde. Hatırlar mısın; Köşedeki kunduracıyı?  Parlak, tertemiz ve bakımlı ayakkabılarımız. Ayaklarımızı da acıtırdı hatta. O ayakkabıları giydiğimde; omuzlarımı diker, sert bir tavırla gökyüzüne bakarak yürür, kendimi bir  Pers Prensi gibi hissederdim.  İşte o ayakkabılarda başladı her şey. O ayakkabılar hiç eskimedi Benjamin. Çünkü o ayakkabılar lanet olası dükkanda indirimdeydi. Ve 1 numara küçüktü. O ayakkabıları 6 ay sonra giyemedim. Aslında konuyu bende farkındaydım. Ama o hissi bir kere olsun yaşamak istedim. Başıma ne geldiyse işte o saatten sonra geldi.  Yaşamak istedim. Aşkı, tutkuyu ve bir çok şeyi...

Atlılar.

Hep kendimizi anlatmaya çalıştık, yorulduk. Bırakalım be bizi anlasınlar... Anlayabileceklerse tabi. Zor zanaattir anlamak, hissetmek, dokunmak.  Perde arkasında çok anlayışlılardır... Bencil olduklarını onlarda bilir. Ruhları aç hepsinin... Ruhları bitik, düşünceleri bitik, hayalleri bitik... Gözleri görür, kulakları duyar, beyinleri algılamaz. Pes ettik hepimiz. Bitirdik oyunu. Neden mi?  Yorulduk. Ne dert anlatacak halimiz vardı nede anlayabilecek beyinleri. Biz pes ettik güzelim. Geç kaldık.

Kadın Olmak.

Saatler sonra aklımda bir soru belirdi. Yorulmuştum, ellerim pislik içindeydi, sanki bir bok havuzuna düşmüştüm ve içinde çırpınıyordum... İşte o an düşünmeye ve sorgulamaya başladım. Ben Kimdim? ''Ben ne olmuştum ve ne için savaşır olmuştum?'' Aşk için mi ? Para için mi? Var olmak için mi ? Bu konuyu biraz düzeltelim; zaten var değil miydim? Zaten bu dünyada fazladan bir kişiliğe, fazladan bir kap yemeğe sahip değil miydim? Öyle veya değildim ne önemi var ki ? Kapitalist düzenden falan şuan bahsetmeyeceğim. Köle olmuş. Borçlanmış,bir şeylere sahip olmuş, sevmiş, düzenimi çoktan kurmuştum. Kara kara düşünüyor ve çıkış yolunu bulamıyordum. Sonra lisedeki felsefe dersleri ve güzel öğretmenim aklıma geldi; bize empatiden bahsetmişti. Tabi ozamanlar anlayabildiğimiz kadar... O bana empati yapmayı öğreten bir kadındı ve en önemlisi tutarlı bir anneydi. Beynimde yanan ışıklardan bir taneside kadın olmakla alakalıydı. Kadın olmanın anlamıyla... Tamircinin el